Nefs Nedir
Nefs Nedir?
Nefsin tam ifade anlamı ile izahı , yabani hayvan demektir. En sevdiği şeyler ise, yeme içme ve cinsi münasebet ne din ne kitap, ne helal ne haram tanır fırsat bulsun en adi işleri yapar işte her insanın içinde bu hayvan var onunla gezip dolaşıyor.
Nasıl ki hayvanın ipi bağlı olmadığı zaman sahibini dinlemeyip başkasına ait ekili yerlere zarar verir , nefs hayvanı da, serbest bırakılırsa insanların namusuna parasına saldırır yasak olan her şeye sahip olmak ister .
Her hayvanın sürücüsü olduğu gibi nefsin sürücüsü de ruh olması gerekiyor bu görevi yapması gereken ruh sürücüsü , eğer zayıf ve kuvvetsiz ise azgın nefsi kontrolün alamaz ve şaşkın şekilde onun peşinde koşar durur.
Onun ALLAH ile rabıta kurup kuvvetlenmesi gerekiyor.
İbadet ve zikirler ile kuvvetlendirilmiş ruh ise nefsin günah işlemesine müsaade etmez onu günaha çekecek yerlere yaklaştırmaz kendisi ibadet ve zikri sevdiği için kendisi ile beraber nefsi de ibadetlere çeker .
Onun için insanın en önemli görevi ruhunu ibadet ve zikirler ile kuvvetlendirmesidir bunu başardığı takdirde manevi kuvvet sahibi olur ve günahlardan uzak durur.
Nefs hayvanının ipini kaçıran insan da onu dizginlemesi için ruhunu kuvvetlendirmesi lazım bunun çaresi ise , ruhu Hz. ALLAH tarafından kuvvetlenmiş mürşidi kamile müracaat etmesi ile mümkün olur .
Mürşidi ona tevbe etmesini ve yüce ALLAH’ı zikretmesini tavsiye eder kendisi de müridin ruhunu yükseltmesi için her şeyin kumandası elinde olan yüceler yücesi olan ALLAH’a sığınır.
Müride ise, helal lokma yemesini şüpheli hiçbir lokma ağzına koymamasını gözlerini haram görüntülerden, dilini yalandan sakınmasını emir buyurur.
Bu onun hasta olan ruhu için perhiz reçetesidir.
Bu perhize uymadığı takdirde hasta olan ruhunun iyi olması mümkün değildir .
Nasıl ki vücudumuz hasta olduğu zaman doktora gittiğimizde bize ilaçlarımızı verirken onları nasıl kullanacağımızı tavsiye ederken midemize zarar verecek gıdaları almamamız için perhiz veriyor.
Perhizi bozar isek ilaçları sırası ile almazsak iyileşemeyeceğimizi hatırlattığı gibi, manevi hastalık olan azgın nefsin şerrinden de manevi doktor olan mürşidin tavsiyesine uymak ile mümkün olur.
Burada görülen odur ki, bizleri yoktan var eden Hz. ALLAH (c.c) Zahiri hastalıklara yakalananlara zahiri doktor , batini hastalıklara yakalananlara batini doktorlar hazırlamış ve bu güzel insanlar vazifelerini severek yapıyorlar.
Onlara müracaat edenleri ALLAH’ın izniyle manevi şifalara kavuşturuyorlar.
Ne gariptir ki, insanlar zahiri doktorları normal görüyor da, manevi doktorlara hak ettikleri ilgiyi göstermiyorlar ve bu ilahi şifalardan mahrum kalıyorlar.
Hatta bazı zahiri alimler tarikatları inkar ediyorlar ve daha ileri gidip tarikatlara girenlerin şirke düştüklerini söylüyorlar ve bu nurlu yolun önünü kesmeye çalışıyorlar.
Ne hazin bir durumdur ki , bu zahir ilim alimleri geçmiş yıllarda da yaptıkları engellemeyi bugün de yapıyorlar ve tarikata giren insanların intisap ettikleri mürşitlerine rabıta yaptıkları için şirke düştüklerini söylüyorlar.
Yalnız dikkati gerektiren mesele var şöyle ki , intisap edilen mürşid kamil biri değilse, fena felaha yükselmemiş ise o kişinin vücudunda nefsi hakim olduğundan ona yapılan rabıta nefse yapılmış olur o zaman da şirk tehlikesi meydana gelir.
Fakat nefsin idaresini vücudundan kaldıran bedenini ruhunun hakimiyetine veren fenafillaha yükselen bir mübarek zatın nefsi vücudunu terk ettiği, içi dışı nur olduğundan, ona yapılan rabıta ruhuna yapıldığı için, şirk tehlikesi olmaz tam aksine Hazreti ALLAH’tan akseden nura yapıldığı için rabıta yapan kişi , yıllarca ibadetler yaparak kazanacağı nura bir anda kavuşmuş olur.
Üzüm üzüme baka baka kararır misali insan da nura bakarak nurlanır bu yolda olanlar ALLAH sevgisinin özüne kavuşmuşlar dünya saadetine ahiret selametine ermişlerdir.
Şirke gelince , onun çok çeşitleri vardır eskiden taştan yapılmış heykellere tapıyorlardı İbrahim (a.s) kıssalarında geçer , Resulullah (s.a.v) efendimiz zamanında ise o zamanın müşrikleri taştan yaptıkları putlara tapıyorlar o putların onları ALLAH’a yaklaştırdıklarını söylüyorlardı.
Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v) o devirde müşrikleri bu kötü huylarından vaz geçirmek için büyük gayret gösterdi işte o mücadele sırasında çeşitli ayeti kerimeler geldi onlardan bir tanesi de zümer suresi şerifinin üçüncü ayeti kerimesidir . bu ayeti kerimede Hz. ALLAH (c.c) buyuruyor ki:
Bismillahirrahmanirrahim.
"İYİ BİLİN Kİ HALİS DİN ANCAK ALLAH’INDIR ONDAN BAŞKA KENDİLERİNE BİR TAKIM DOSTLAR MABUTLAR EDİNENLER ŞÖYLE DİYORLAR BİZ ONLARA PUTLARA İBADET ETMİYORUZ ANCAK ALLAH’A DAHA FAZLA YAKLAŞTIRSINLAR DİYE YAPIYORUZ MUHAKKAK ALLAH ONLARLA MÜMİNLER ARASINDA İHTİLAF EDİP DURDUKLARI DİN HUSUSUNDA HÜKMÜNÜ VERECEKTİR MUHAKKAK Kİ ALLAH YALANCI OLAN KAFİR OLAN KİMSEYİ DOĞRU YOLA ÇIKARMAZ." (Zümer 3)
İşte zahiri alimlerin bu ve buna benzer ayeti kerimeleri delil göstererek ALLAH’ın veli kullarını puta benzetiyorlar bu alim geçinenler ayeti kerimedeki manayı ya anlamıyorlar veya anlamak istemiyorlar oysa ki ayeti kerimede ağaç ve taştan yapılmış putlar kastediliyor o zamanın müşrikleri geçmişte yaşayan sevdikleri alimlerinin putlarını yapmışlar onları kendilerine dost edinmişlerdi bazıları daha cahilce davranır hurmadan heykel yapar ona tapar acıkınca da onu yerlerdi. İşte Resulullah (s.a.v) Efendimiz bu cahil kavme Peygamber geldi onlara bir olan ALLAH’a inanmalarını Emir buyurdu.
Böyle cahil bir kavim idiler işte ayeti kerimelerde, ağaçtan taştan yapılmış putları mabut ilah ve dost kabul eden onlara tapan müşrikler kastediliyordu.
Ve ne hazindir ki, bu zahiri alimler ayeti kerimede geçen hissis ruhsuz ağaç ve taştan yapılmış putları, özü sözü ALLAH olan gece ve gündüzünü bir olan ALLAH’a ibadet ile geçiren kendisine intisap eden müridine nefsin hilelerini öğreten ve bir olan ALLAH’ı sevdiren imana kavuşmasını sağlayan ALLAH dostu bir görürken içlerinde rahatsızlık hissetmiyorlar mı.
ALLAH’ın yüce ismini duyunca kalbi ürperen gözleri yaşaran bir veli ile ağaç ve taştan yapılmış put bir tutulur mu?
Bu ne büyük vicdansızlık, bu mübarek insanları küçük düşürmek için mücadele verenler kendilerine çok kötü bir akıbet hazır ettiklerini bilmelidirler ve bu hususta Hz. ALLAH (c.c) buyuruyor ki,
"SADIKLARLA BERABER OLUNUZ." (Tevbe-119)
"İYİ BİLİN Kİ, ALLAH’IN VELİ KULLARI İÇİN HİÇ BİR KORKU YOKTUR ONLAR MAHZUN DA OLMAYACAKLARDIR." (Yunus 62)
"ONLAR İMAN EDİP TAKVAYA ERMİŞ OLANLARDIR" (Yunus 63)
"DÜNYA HAYATINDA DA AHİRETTE DE ONLAR İÇİN MÜJDELER VARDIR.
(Yunus 64)
ALLAH’IN VERDİĞİ SÖZLERDE ASLA DEĞİŞME YOKTUR BU EN BÜYÜK SAADETİN TA KENDİSİDİR. (Yunus 64)
Yukarıda geçen ayeti kerimeleri dikkat ile incelersek Hz. ALLAH veli kullarına sahip çıkıyor onlar ile beraber olun onlara hiç bir korku yoktur onlar mahzun olmayacaklar onlar kalpten iman etmiş ermiş olanlardır dünya hayatında ahiret hayatında da onlara müjdeler vardır ve onlara verdiğim sözde hiçbir değişme olmıyacaktır bu en büyük saadetin ta kendisidir buyuruyor.
Hz. ALLAH (c.c) Sevdiği veli kullarının hatırına bizleri bağışlasın af etsin kalp gözümüzü açsın hakikatleri göstersin kalp kulağımızı açsın hakikatleri duyursun bizi acısın da nefsimizi şeytana kaptırmaktan muhafaza etsin.
Nefsimiz zaten ibadetleri sevmez bu yoldan kurtulmak ve hürriyete kavuşmak istiyor böyle haberler onun işine gelir ve benimsediği, şeytanın da yapacağı vesvese ile ruhu tesiri altına aldığı zaman velilerin bu mübarek yolundan çıkar en büyük zarara uğrar her şeyi normal görmeye başlar ibadetlere verdiği önem azalır Hz. ALLAH’ın koyduğu yasaklarını da hafife almaya eski alışmış olduğu huylarına döner günah işlemeye başlar.
Diğer bir ayeti kerimede ise:
"DE Kİ, DOĞRUSU ALLAH’I BIRAKIP TAPTIĞINIZ ŞEYLER SİZİN GİBİ KULLARDIR EĞER DOĞRU SÖZLÜ İSENİZ ONLARI ÇAĞIRIN DA SİZE CEVAP VERSİNLER ONLARIN YÜRÜYECEĞİ AYAKLARI MI VAR TUTACAK ELLERİ Mİ VAR GÖRECEKLERİ GÖZLERİ Mİ VAR İŞİTECEKLERİ KULAKLARI MI VAR.
DE Kİ,
ORTAK KOŞTUKLARINIZI ÇAĞIRIN SONRA BANA İSTEDİĞiNİZ TUZAĞI KURUN VE BANA GÖZ AÇTIRMAYIN ŞÜPHESİZ Kİ, BENİM DOSTUM KİTABI İNDİREN ALLAHTIR SALİHLERİN İŞİNİ O GÖRÜR SİZİN ONU BIRAKIP DA TAPTIKLARINIZ İSE SİZE YARDIM EDEMEDİKLERİ GİBİ KENDİLERİNE DE YARDIM EDEMEZLER."(Araf 194-195-196-197) buyuruyor.
Hz. ALLAH (c.c) cümlemizi Onun dosdoğru sıratı müstakim yolunda yaşatsın ve o şekilde yanına alsın İnşaALLAH.
VELHAMDÜ LİLLAHİ RABBİL ALEMİN …….
ALLAH’ÜMME SALLİ ALA SEYYİDİNA VE NEBİYYİNA MUHAMMEDİN VE ALA ALİ MUHAMMED……
Kalpteniman Yusuf Kutan