Kabağın Sahibi Var.
Kabağın Sahibi Var.
Vaktiyle bir derviş, nefsi ile mücadele etmeye karar verir.
Fakat iş yamalı bir hırka giymekle olmamaktadır.
Bundan sonra kendine reva görülen her türlü kem sözü, her türlü kötü davranışı hoş görmeye çalışacaktır.
Usule uygun hareket eden derviş soluğu berberde alır.
Berberden kendisini traş etmesini ister..
Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş aynadan durumu izlemektedir.
Başının bir kısmı tamamen kazınmıştır.
Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mi yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri.
Doğruca dervişin yanına gider, basının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atar ve şaklabanlık yaparak: "Kalk 'len kabak, kalk da tıraşımızı olalım!" diye kükrer.
Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz olması gerektir.
Kaideyi bozmaz derviş.
Hiç ses etmez, usulca kalkar yerinden.
Berber mahcup olur ama,korkmustur da. Sesini çıkartamaz.
Kabadayı, dervişin kalktığı koltuğa oturur, berber trasa baslar derviş kenarda bekler.
Traş sırasında da devamlı olarak dervişi aşağılayıp alay etmeye devam eder;
Kabak aşağı, kabak yukarı.
Tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar.
Henüz birkaç metre gitmiştir ki,
gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıya çarpar.
Kabadayı orada acılar içinde yerde yatmaktadır. Görenler çığlığı basarlar.
Berber ise şaşkındır.
Bir bu kötü manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyari sorar: "derviş beddua mı ettin ne? "
Derviş mahzun ve düşünceli bir şekilde cevap verir:
"VALLAHi asla gücenmedim ona.
Hatta hakkimi da helal etmiştim... "
"kabağın bir sahibi var. O gücenmiş olmalı."
Kalpteniman Yusuf Kutan